Nurettin Sönmez
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Kimin Bütçesi?

Kimin Bütçesi?

featured

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edilen ve genel kurula gelen 2025 yılı bütçesi, geçmiş yıllardaki gibi sermayeye daha fazla destek, emekçilerin sırtına daha fazla yük mantığıyla hazırlanmış durumda.

Temel kamu hizmetlerine bütçeden ayrılan pay incelendiğinde, hükümetin 2025 bütçesinde halkın ihtiyaçlarından çok sermayenin beklentilerini dikkate aldığı kolayca anlaşılır.

Bütçeden eğitim ve sağlık alanlarına ayrılan paya ve harcama kalemlerine baktığımızda bu alanların çoktan piyasanın insafına bırakıldığını görürüz.

2025 bütçesinde, Milli Eğitim Bakanlığına ayrılan bütçenin sadece yüzde 9.73’ü yatırıma ayrılmış durumdadır. Bu oran 23 yıl öncesinin neredeyse yarısına eşittir.

MEB bütçesi, eğitimde yaşanan yoğun özelleştirme sürecinin artarak devam edeceğinin, velilerin cebinden yapacağı eğitim harcamalarının artacağının habercisidir.

Sağlık alanında da yapılan planlamalar, özelleştirmelerin hızlı bir şekilde devam edeceğini göstermektedir.

Cumhurbaşkanlığının 2025 yılı, yıllık programına göre, 2025 yılında sağlık alanında özel sektör yatırımları
kamu yatırımlarından 3.91 kat daha fazla olacak.

Tek başına bu veri dahi, sağlıkta yaşanan özelleştirmenin boyutlarını görmek için yeterli olmaktadır. Oysa sağlıkta özelleştirmenin sağlığımızı nasıl tehdit ettiğini buzdağının görünen
yüzü olan “Yenidoğan Çetesi” ile gördük.

Diğer taraftan, “Din Hizmetleri ve Yaygın Din Eğitimi Hizmetleri” için ayrılan pay 2024 bütçesine göre, 2025 bütçesinde yüzde 60 artış göstermiştir.

Bu bütçe planlamasından da anlaşılacağı gibi, iktidarın hedefi herkesin erişebileceği eğitim ve sağlık hizmetleri değil, kendi
ideolojik yönelimi doğrultusunda insan tipi yetiştirmektir.

Görülüyor ki 2025 bütçesinde kamu hizmetlerine ve kamu yatırımlarına
bütçeden ayrılan pay azalmakta ve emeğiyle geçinen halkın sırtındaki vergi yükü daha da artmaktadır.

Emeklinin, emekçinin, esnafın, çiftçinin, açlık sınırının altında ücretle çalışan milyonlarca insanın sorunlarına bu bütçe çare olmayacak.

Türkiye’de milli gelirin dağılımına bakıldığında, TÜİK verilerine
göre nüfusun en yüksek gelire sahip yüzde 20’si toplam gelirin yüzde 49,8’ini,
en düşük gelire sahip yüzde 20’si ise milli gelirin yüzde 5,9’unu almaktadır.

Bu tablo, ülkemizi gelir adaletsizliğinde dünya ülkeleri arasında üst sıralara
yerleştirmektedir. Hazırlanan bütçe, bu adaletsizliği daha da artıracak bir
bütçedir.

30 Kasım Cumartesi günü KESK’in Ankara’da gerçekleştirdiği “geçinemiyoruz” mitingi, bu bağlamda çok önemliydi. Son yılların en kitlesel mitingi idi.

Özellikle 10 Ekim katliamından sonra iktidarın emek karşıtı politikalarına karşı, emekçilerin bütün illerden Ankara’ya akın etmesi ve yeniden kitlesel bir şekilde alanlara çıkması önemliydi.

Geçtiğimiz yıllarda KESK ile birlikte ortak mitingler düzenleyen diğer emek ve meslek örgütlerinin bu mitingde düzenleyici olarak yer almamış olması eksikliktir.

Elbette yoksulluğa, açlığa mahkûm edilen, hukuksuzluğa karşı hakkını arayan, ötekileştirilen, yok sayılan tüm toplum kesimleri ile demokratik hakkın kullanımını örgütleyecek adımların atılması artık bir
zorunluluktur.

 

                                                                         


 

 

 

 

 

 

 

 


Kimin Bütçesi?
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Gazete07 ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!